23 Mayıs 2014 Cuma

LOST SOUL

 Bitti.Göreceğim hangi rüya bu kadar ukala olabilirdi?Bitmeyen halüsinatifik sanrılar Tanrı'nın dalga geçmeleriydi.
 Yatağa ters yatmış kontrplak üzerindeki beyaz ışığı izliyorduk.Kaçak olan katın ilk odasıydı.Elindeki yazıyı okuyordu: ''Parçaları biriktirmek birleştirmekten daha zordur.Zor olana doğru gitmekteyim ''O'' durakta.''
 Külotlu çorabı giymesini izliyordum.Elleri fazlasıyla narindi.Baş parmağını yaladı, işaret parmağında gezdirdi.Yüzünde anlamlandırabildiğim üç ifade gizlenmişti.Cımbızı eline sarhoşken aldığını tahmin ediyordum.Sorgulamadım.
 Duvarda kasap duvarlarındaki manzara posterlerini andıran bir tablo asılıydı.''Ne kadar güzel''dedi.Doğrulamakla yetindim.
 Tek bir ruha ve anlaşılabilir düzeyde bedene sahipti.Pek çok şeyin farkındaydı, olmayan Ben'in.Dingin tavırları ve yalnız üç duyguyla yetinmesi bunu gösteriyordu.Bense hiçbir zaman ciddiye alınmamanın verdiği esnek tavırlarla benden ne zaman kurtulmak isteyeceğini bekliyordum, bu binayı terk edince ya da sarma sigarayı içişi sonrası olabilirdi.
 Yanıma oturdu.Tabakasını çıkardı.Külotlu çorabı giymek için yaladığı elleri tütünü dar bir sütuna hapsetmekle meşguldu.Sarılan sigara tek olsaydı içimdeki düşünceyi doğrulayacaktı.
 Zaman değiştiriyordu.Giderek azalmam bunu gösteriyordu.
 Zamanı geçiren Tanrıydı, sürekli oynuyordu.
 Yalnız ruhumu bırakmak dahilinde ele geçiriyor, dünya üzerinde sıvı Ora'da ise gaz niteliğinde olan zaman diliminde beni çakralarım açık konumda bırakıyor, uzun karanlık sonrasında bası yüksek müziğiyle evren mutlağına yakın bir noktada serbest bırakıyordu.Soru sormalarıma karşılığı hep bu şekilde olmuştu.Ona göre tüm bu yaptıkları iç rahatlatmaların ana maddesi ve yücesiydi.Fakat hiçbir zaman başarılı olmadı.



 Rıhtım boyunca koştuk.Aradığımız neydi?Neyi kaybetmiştik?Bulunduğum yerden yukarı doğru yürüyordum.Çevremdeki insanları farketmeyecek kadar gözü dönmüştüm.Oysa gideceğim yolun başında birtakım ucuz insan bakışlarına maruz kalmıştım, bunun farkındaydım ve de paranoyak olarak adlandırmayacak kadar.
 Olanlara anlam veremiyordum.Birçok kez sorgulamıştım.Yanılmalara ve Tanrı oyunlarına mum dikmeden edememiştim.Tanrı tüm bu evren işkenceleri için bana bu bedeni vermiş olacaktı.
 Geçmişin sonucu her bedende farklı bir oluşla sonuçlanıyordu.Bu kimi zaman küçük bir çizikle başlıyor ve basınçla akan kanın içinde boğulmayla son buluyordu.Bu durum işkencelerin ölümsüz bir insana çektirdiklerinden farksızdı.

 Nasıl bakmak istiyorsam öyle bakıyorum, Tanrı'nın bana oynamak istediği oyunlara mum dikiyorum.
 Defolun tüm kötü ruhlar, çoğul adları hak etmeyen göz arkası yansımasındaki siyah planktonlar.

 İskeletten bir köprü, iki ayrı kanyonu birbirine bağlayan.Bir düş, bıçak sırtı kimine.
 Sarılan sigara tekti.Ruhumu birçok kez bilemiş olmam tüm uzuvlarımı ele geçirmiş ve bir kanser hücresi kadar hızlı yayılmıştı...Sarılan sigaranın sayısı önemsizdi.Tüm bunlar yaşanmasa dahi ona inanmayacaktım, onun Ben'in farkında olduğuna ve kendime...
 Sigarasını sarmış ve yüzünde daha önce görmediğim dördüncü ifadeyle bana bakıp odanın kapısını çekmişti.
Duvardaki tabloya baktım.Kendime neden iki sigara sardığımı düşündüm. 
 Tanrı fısıldadı: ''Dokuyu bulmak, onu tüm hücrelerine işlemen gerektiği anlamına gelmez.''