8 Eylül 2013 Pazar

KIRIK CAM SEVEN ADAMIN YAZISI

Yalnızlığı tam ucundan yakalamışken dehşet verici bir hikaye seçti.Arkasına yaslandı, kahvesinden birkaç yudum aldı, sigarasını yaktı ve yudumlarını besledi. Gitmemişti, çünkü gidilecek bir şehri yoktu sahip olduğundan başka.Bir şey hareket edip kitap yapraklarını çevirdi.Hayır bu dingin ortamı bozup ruhani varlıklara küfretmek ve çalan caz şarkıyı bölmek istemiyordu.Kendine göz ucuyla bir ruh satın aldı ve sonra ona dönüp kanını biletti, kendini daha güçlü hissediyordu.Yere baktı ve ayak parmaklarını on kere saydı. Bulunduğu yer ısınıyor, ayak parmakları rendelenmiş toprak solucanı gibi artıyor ve göz halkaları büyüyüp  küçülerek odağı yapılmamış makine gibi ses çıkarıyordu.
  Bir yol gördü; bu yol sıradan hikayelere benziyordu.Bilettiği kanını cebine koydu, müzik çalardan bir şarkı açıp sigarasını yaktı.Dün elini tuttuğu insandan şikayet ederken şimdi o insanın kalbini eline almak ve kırık cam şişelerinin en derinine yerleştirmek istiyordu.Saçma ve hırpani bir düşünceydi fakat farkında olmamanın verdiği kahrolası def etme arzusu buna engel oluyordu.Bu fikir iyiden iyiye aklına yatar olmuştu.
  Yazdıklarını ceplerine doldurmuş ve son noktayı koyarken Sir McCartney kadar efendi, Elizabeth kadar soylu hissetmişti kendini.
   Bilmediği bir yola çıktı ve şöyle dedi:
-Orada bir ada var ve tüm özgürlük tanımlarının dışında.İşte!Güneşin kentime dik geldiği günde kendimle barışıyorum!




   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder